
YAÅžAYAN DÜNYA DİNLERİ

1.HİNDUİZM
Hindistan, yaklaşık 1 milyar 335 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık ikinci ülkesidir. Dini inanç ve kültür çeÅŸitliliÄŸi bakımından dünyanın sayılı ülkelerden birisidir. Ülke nüfusunun yaklaşık % 80’i Hindu, % 14’ü ise Müslümandır. Hindu ve Müslümanların dışında nüfusun geri kalanını sırasıyla Hıristiyanlar, Sihler, Budistler, Caynistler, Mecusiler, Yahudiler ve diÄŸer dinî gruplar oluÅŸturur.
Dünyada Hinduizm’i devlet dinî kabul eden tek ülke Nepal’dir. Nepal’de yaklaşık 18 milyon Hindu yaÅŸamaktadır.
7. yüzyıl gibi çok erken bir tarihte Hindistan’a ulaÅŸan İslamiyet, Hinduizm’den sonra ülkenin ikinci en büyük dinidir. İslamiyet’in bölgede kalıcılığı Gazneliler Devleti’yle baÅŸlamış ve Babürlüler Devleti’nin bölgenin hâkimiyetini 1858’de İngilizlere bırakmasına kadar devam etmiÅŸtir. Hindistan’daki dinî, ilmi, mimari, kültürel ve sosyal faaliyetlerin neredeyse tamamı Müslüman Türk devletleri döneminde geliÅŸmiÅŸtir.
Hint alt kıtasında ortaya çıkan inanç sistemleri arasında tarihi bakımdan en eski gelenek Hinduizm'dir. Kendi mensuplarınca o, "sanatana dharma" (ezeli-ebedi ÅŸeriat) veya sadece "dharma" olarak anılır ve daha dünyanın yaratılış aÅŸamasında, insanın burada huzurlu bir hayat yaÅŸayabilmesi için Tanrı tarafından önerilen ve tesis edilen bir yol olarak kabul edilir. Hinduizm'in Hint alt-kıtasında zuhur eden diÄŸer dini sistemlerle münasebeti, bazı araÅŸtırmacılarca YahudiliÄŸin Hıristiyanlık ve İslam gibi diÄŸer semitik dinlerle iliÅŸkisine benzetilir. Zaten Hinduizm, dünyanın diÄŸer bölgelerindeki Hinduların da bir biçimde Hint kökenli olmasından dolayı Hint Yarımadasıyla sınırlı bir din oluÅŸu itibarıyla etnik kökenlidir ve bu yönüyle YahudiliÄŸi çaÄŸrıştırır. Ama onu Yahudilik ve diÄŸer dinlerden ayıran en önemli özellik, onun belli bir kurucusu ve amentüsünün bulunmayışıdır.
![]() | ![]() |
---|---|
![]() | ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | ![]() |
![]() |
Hindular arasındaki bu yaygın kanıya raÄŸmen Hinduizm'in bilinen tarihi yaklaşık otuz beÅŸ asırdan daha uzun bir zaman dilimini kapsar. Güvenilir kaynaklara göre en geç Mö 2. bin yılın ortalarında DoÄŸu Avrupa steplerinden gelen Ariler, önce kuzey-batı Hindistan'ı, daha sonra bütün Kuzey Hindistan'ı istila eder. Onların Hint yarımadasını yavaÅŸ yavaÅŸ istila ettikleri bu dönem, aynı zamanda farklı kültürlerin birbiriyle karşılaÅŸtığı ve kaynaÅŸtığı bir devredir.
Aslında Hinduizm, Ari dini inanç ve gelenekleri ile yerli Dravidyen dünya görüÅŸlerinin iÅŸte bu dönemdeki karışımı sonucu ortaya çıkan yeni bir dini sistemin adıdır.
Ancak ilk dönemlere ait yeterli yazılı kaynak ve belgelerin yokluÄŸundan ötürü Hinduizm'in ihtiva ettiÄŸi unsurlardan hangisinin yerli kültüre ait olduÄŸunu hangilerinin de Ari katkısı olduÄŸunu tespit etmek en azından bugün için mümkün deÄŸildir. Belki 1921 yılından bu yana Mohenje-daro ve Harappa höyüklerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan, Ariler öncesi indus Vadisi medeniyetine ait hiyerogliflerin çözümlenmesiyle, bu konuda kesin bilgiler söyleme imkanı doÄŸabilir. Dolayısıyla haliha zırda söylenecek her ÅŸey, bir varsayım veya tahminin ötesinde bir anlam taşımaz. Buna raÄŸmen kaynaklarda, Ari düÅŸüncesi ve hayat tarzına iliÅŸ kin çok farklı görüÅŸlere rastlamak mümkündür.
Hinduizm tabiri belirli bir kutsal kitabı, inanç ve ritüeller sistemi olan bir dinî deÄŸil, daha ziyade Hint alt kıtasında yaÅŸayan toplulukların ortak deÄŸerlerini, kutsal metinlerini, sahip oldukları inançlarını ve tanrı düÅŸüncelerini ifade eden ÅŸemsiye bir kavramdır.
Hinduizm’de İslam’daki âmentü benzeri bir inanç sistemi olmadığı gibi bir kurucusu, baÄŸlayıcı tek bir kutsal kitabı ve zorunlu dinî uygulamaları da yoktur. Hinduizm birbiriyle çeliÅŸik ve zıt pek çok dinî, efsanevi, felsefi ve ahlaki öÄŸretinin birlikteliÄŸidir. Kısaca Hinduizm Hinduların hayat tarzıdır.
Tanrı: Hinduizm çok tanrılı bir dindir. Sadece belli bir tanrıya tapınma emredilmez. Her Hindu’nun dilediÄŸi tanrıyı seçip ona tapınma özgürlüÄŸü vardır.
Kaynaklarda 33 ila 330 milyon arasında deÄŸiÅŸen erkek ve diÅŸi tanrısal varlıktan söz edilir. Ancak zamanla bunlardan üç tanesi
(Brahma, ViÅŸnu ve Åživa) öne çıkmıştır.
Günümüzde Hinduizm’in bütün mezhepleri Brahma’yı yaratıcı, ViÅŸnu’yu koruyucu ve Åživa’yı da yok edici tanrı kabul eder ve saygı gösterir.
Hindular, dünyada bozulan ahlaki ve kozmik düzeni yeniden saÄŸlamak için ViÅŸnu’nun farklı bedenlerde (avatar) dünyaya indiÄŸine inanırlar. Bunlardan Rama ve KriÅŸna, ViÅŸnu’nun bedenleÅŸmiÅŸ hâllerindendir.
Tanrı: Hinduizm çok tanrılı bir dindir. Sadece belli bir tanrıya tapınma emredilmez. Her Hindu’nun dilediÄŸi tanrıyı seçip ona tapınma özgürlüÄŸü vardır.
Kaynaklarda 33 ila 330 milyon arasında deÄŸiÅŸen erkek ve diÅŸi tanrısal varlıktan söz edilir. Ancak zamanla bunlardan üç tanesi
(Brahma, ViÅŸnu ve Åživa) öne çıkmıştır.
Günümüzde Hinduizm’in bütün mezhepleri Brahma’yı yaratıcı, ViÅŸnu’yu koruyucu ve Åživa’yı da yok edici tanrı kabul eder ve saygı gösterir.
Hindular, dünyada bozulan ahlaki ve kozmik düzeni yeniden saÄŸlamak için ViÅŸnu’nun farklı bedenlerde (avatar) dünyaya indiÄŸine inanırlar. Bunlardan Rama ve KriÅŸna, ViÅŸnu’nun bedenleÅŸmiÅŸ hâllerindendir.
​
Kutsal Kitap: Hinduizm’de Tevrat ve Kur’an-ı Kerim benzeri tek bir baÄŸlayıcı kutsal kitap bulunmaz. Hindu kutsal metinleri uzun bir tarihi süreç içerisinde derlenmiÅŸ ve yazıya geçirilmiÅŸtir.
Kutsal metinler, bilge kiÅŸilere ilham edildiÄŸine inanılan ‘sruti’ ve beÅŸeri kaynaklı olduÄŸu kabul edilen ‘smriti’ adlı kitaplardan oluÅŸur.
Sruti içinde bulunan Vedalar, kutsal metinlerin en eski ve Hinduiz’min temelini oluÅŸturan kitaptır.Bütün Hindu geleneklerini veralar oluÅŸturmuÅŸtur.
.
































Birinci gruptaki Hindu yazılı metinleri dinin teorik dayanağını oluÅŸturur. İkinci grupta yer alan kitaplar özellikle Ramanaya ve Mahabharata destanları ise efsaneler yanında din, hukuk, siyaset ve felsefe konularına yer verir.
Hindu Kutsal Metinleri
1.Sruit (İlham Eldilen)
*Vedalar
*Brahmanlar
*Aranyakalar
*UpaniÅŸadlar
2.Smriti(Akledilenler)
*Destanlar
*Ramayana
*Mahabharata
*Puranalar
*Manu Kanunnanesi
Hinduizme göre toplum, her biri tanrı Brahma’nın bedeninden yaratıldığına inanılan sınıflara ayrılmıştır. Kast sistemi adı verilen bu dört sınıf ÅŸunlardan meydana gelir:
-
Brahmanlar (Din adamları ve rahipler)
-
KÅŸatriyalar (Hükümdar ailesi ve askerler)
-
Vaisyalar (Tüccarlar, esnaf ve çiftçiler)
-
Sudralar (İşçiler ve sanatkârlar)
Hint toplumunda kast sistemine dâhil olmayan ayrı bir sınıf daha vardır. Paryalar adı verilen bu grup toplumun en alt kesimini oluÅŸturur. Bunların toplumda hiçbir hakkı yoktur. Ayrıca Hindu izmde kastlar kesin sınırlarla birbirinden ayrılmış olup sınıflar arasında geçiÅŸ de mümkün deÄŸildir. Bir insan hangi kastta doÄŸmuÅŸsa o kasta mensup biri olarak ölür.
​
Yoga, karma ve reenkarnasyon Hinduizme ait önemli kavramlardır. Yoga, insanın maddi ve manevi yönünü (beden ve zihnini) bir araya getirerek iradesine hâkim olma çabasıdır. Karma; bir sebep sonuç yasasıdır. Reankarnasyon inancına göre insan geçmiÅŸte ne yapmışsa gelecekte onu görecektir. Reenkarnasyon kavramı ise ruh göçü anlamına gelir. Buna göre öldükten sonra insanın ruhu baÅŸka bir bedende yaÅŸamaya devam eder. Kötülük yapanların ruhu daha aÅŸağı kastta, iyi olanların ruhları ise daha üst bir sınıfta dünyaya gelip yaÅŸamaya devam eder…(1) Ruh göçü karma yasasının doÄŸal bir sonucudur.
Hinduizmde Ganj Nehri kutsal kabul edilir.
Hintliler ineÄŸi kutsal sayarlar. Onu yer ve gök âleminin anası kabul ederler. İneÄŸe hiç dokunmaz, zarar vermezler. Bu hayvanın etini de yemezler.
Hinduizme mensup kimseler ölülerini gömmeyip yakarlar. Küllerini de kutsal saydıkları Ganj Nehri’ne dökerler. Bu sayede ölen kiÅŸinin günahlardan kurtulduÄŸuna inanırlar. Yılın belli zamanlarında Ganj Nehri’ne gidip yıkanırlar.
2.BUDİZM

Budizm, MÖ. 6. yüzyılda Kuzey Hindistan’da dünyaya gelmiÅŸ Siddharta Gautama Sakyamuni’nin (Budda) Hindu çok tanrıcılığına, Brahmin isimli Hindu din adamlarının otoritelerine kast sistemine ve karma doktrinine karşı çıkması sonucu ortaya çıkmış bir dindir.
Yaklaşık dört asır sözlü bir ÅŸekilde nakledilen Budda’nın sözleri, MÖ.1-MS.1. yüzyıllar arasında Pali dilinde yazıya geçirilerek Tripitaka (Üç Sepet) isimli Budizm’in kutsal metinleri oluÅŸturulur.
Basit bir Hindu mezhebi olarak baÅŸlayan bu hareketin, evrensel bir din hâline gelmesinde Kral AÅŸoka (MÖ. 270-230) çok önemli bir yere sahiptir.
Kral, Budizm’i krallığının resmi dini ilan etmiÅŸ, dünyanın deÄŸiÅŸik bölgelerine Budist misyonerler göndermiÅŸ ve Budist öÄŸretilerinin belirlendiÄŸi konsiller toplamıştır. Böylece o, Budizm’in evrensel bir din kimliÄŸine almasında ciddi bir rol oynamıştır.
Buda, en basit haliyle bu inanç sisteminin ya da bu dinin bir nevi peygamberi, kurucusudur. Bu bakımdan onun öÄŸretileri, züht yaÅŸamı ve “Nirvana’ya” ulaÅŸması Budistler için hem bir rehber hem de öÄŸretidir.
Buda, bedenî isteklerini yenip ilahî bilgiye ulaÅŸtığına inanılan kiÅŸidir der Emine Zehra Turan “Budizm’de Manastır Hayatı” adlı tezinde. Ve ekler: “Budistler, geçmiÅŸ dünya çaÄŸlarında birkaç Buda’nın bulunduÄŸunu ve gelecekte de yine diÄŸer Budaların var olacağını kabul etmekle birlikte içinde bulunduÄŸumuz dünya devrinde yalnızca bir Buda’nın, yani Gautama’nın varlığını benimser”. Bu önemli bir açıklamadır, yani her insan teknik olarak bir Buda adayı, belki de aday adayı, olabilir. Sonuçta, her dindeki peygamberler, belirli bir yaÅŸa kadar normal bir insan olarak yaÅŸamış ve belirli bir yaÅŸtan sonra ilahi bir kudretle peygamber olmuÅŸlardır. Aynı durum Budizm için de geçerlidir.
Buda’nın asıl adı Siddhartha Gautama (Sidarta Gotama)’dır. Hindistan’ın kuzeydoÄŸusunda yaÅŸayan Sakya kabilesine mensup zengin bir ailenin çocuÄŸu olarak dünyaya gelmiÅŸtir. 29 yaşına geldiÄŸinde dilencilik yapan bir keÅŸiÅŸin düÅŸüncelerinden etkilenerek içinde yaÅŸadığı zengin saray ortamını terk etmiÅŸ; inziva hayatı yaÅŸamaya baÅŸlamıştır.(1) Nerenjara Nehri kıyısında bir aÄŸacın altında aydınlanmış, ilhama kavuÅŸmuÅŸtur. Bu nedenle de kendisine aydınlanan, ilhama kavuÅŸan anlamında Buda denmiÅŸtir.
Buda, düÅŸüncelerini yaymak için Hindistan’ın çeÅŸitli bölgelerini dolaÅŸmıştır. Ülkede yaygın olan kast sistemine karşı çıkmış, insanların eÅŸit olduÄŸunu savunmuÅŸtur. İnsan hayatının ıstırap, acı, sıkıntı ve hastalıklarla dolu olduÄŸunu savunmuÅŸ, bunlardan kurtulmak gerektiÄŸini söylemiÅŸtir. Buda’ya göre ıstıraplardan kurtulmanın yolu nefsin isteklerini kontrol altına almak, insana acı veren kötü duygu ve düÅŸüncelerden arınmaktır. Budizmde buna, nirvanaya ulaÅŸmak denir. Budistlere göre ancak nirvanaya ulaşıp Tanrı’yla birleÅŸen kiÅŸi gerçek mutluluÄŸu yakalayabilir.
Buda’nın öÄŸretisine göre nirvanaya ulaÅŸmak için sekiz dilimli yolu izlemek gerekir. Bunlar; doÄŸru söz, doÄŸru davranış, doÄŸru geçim, doÄŸru yargı, doÄŸru kanaat, doÄŸru anlayış, doÄŸru düÅŸünce ve doÄŸru niyettir.
Budizm inancının temelini üç cevher olarak da isimlendirilen; Buda’ya sığınırım, Dhamma’ya sığınırım, Sangha’ya sığınırım ifadesi oluÅŸturur. Her Budistin bu ifadeleri söylemesi gerekir.
Budizmde belirgin bir tanrı anlayışı yoktur. Buda hayattayken kendisinin tanrı olmadığını sık
sık vurgulamıştır. Ancak zamanla farklı kültür ve inançların etkisiyle Budistler Buda’yı tanrı olarak kabul etmiÅŸlerdir.(1) Buda putlara tapınmayı reddettiÄŸi hâlde onun heykellerini yapmışlardır. Budizmde ibadet, evlerde veya tapınaklarda bulunan Buda heykelleri önünde dua edilerek yerine getirilir.
Budizm dininin Buda zamanından kalma herhangi bir kutsal kitabı yoktur. Ancak Buda’nın sözleri onun ölümünden sonra yazılmış, bu çerçevede oluÅŸan metinler Tipitaka (üç sepet) olarak adlandırılmıştır.(2)




3.CAYNİZM
Hindistan ‘da yaklaşık M.Ö.4 yüzyılda ortaya çıkan dini akımlardan biridir.
Hindistan’daki dört büyük dinden biridir. Kurucusu Mahavira (M.Ö. 599 - 527)
Benares’te doÄŸmuÅŸ, otuz yaşına gelince ailesini terk ederek rahiplik elbisesini giymiÅŸ
ve kendini dünyadan soyutlamıştır. Caynizm daha çok asiller ve halk arasında
yayılmıştır. Mahavira 72 yaşında Bihar’da ölünceye kadar doktrinini vaaz yöntemiyle
yaymış ve onun ölümü Caynist takvimin baÅŸlangıcı sayılmıştır.
Caynacılık Hindistan’ın Kasi ve Kosola‘ ya kadar yayılım gösterdikten sonra M.Ö. 2
yüzyılda batı ve güneye yayılmaya baÅŸlamıştır. Caynacılığın ortaya çıkışından baÅŸlayan
görülen bölünmeler MS.80 ‘de iki ayrı grubun doÄŸmasıyla sonuçlandı. Bunlar Åžvetambaralar
(Beyaz Giyinenler) ve Digambaralar (GöÄŸü Giyinenler- Çıplaklar-) Digambaralar kadının
kurtuluÅŸunun imkânsızlığına inanıyorlardı.
​

​
Caynalar “ahimsa” ilkesine dayanarak zanaatla ilgilenmediklerinden çoÄŸu tüccar ve zengindir. Bütün insanların çeÅŸitliliÄŸine inanan Caynalar, Budistlerin tersine herkesle yemek yerler. Hindularınki kadar katı olmayan mesleklere baÄŸlı bir kast
sistemini benimsemiÅŸlerdir. Günümüz de sayısı yaklaşık 4.000.000 olan Caynizm
taraftarlarının, büyük çoÄŸunluÄŸu Hindistan ‘da yaÅŸamasına karşılık Avrupa’dan
Amerika’ya hatta Avustralya’ya kadar Caynist topluluklara ve ibadet yerlerine rastlamak
mümkündür.




Mahavira ile Buda aynı çaÄŸ ve memlekette yaÅŸamışlar, benzeri inanç ve öÄŸretileriyaymışlardır. Mahavira tanrı fikri üzerinde durmamakla beraber bazı Caynistlertanrının varlığına inanırlar. Tapınaklarında tanrı heykelleri vardır.
Caynacılığın amacıinsanı varoluÅŸtan gelen acılardan ve karma ‘ya baÄŸlı yeniden doÄŸuÅŸtan kurtarmaktır.Cayna ahlakı üç temel ilkeye dayanır. Bunlar; DoÄŸru görüÅŸ, doÄŸru bilgi, doÄŸru davranıştır. Caynaların baÅŸlıca ahlaki prensipleri öldürmemek, yalan söylememek,hiçbir ÅŸekilde çalmamak, olabildiÄŸince cinsel iliÅŸkiden uzak kalmak ÅŸeklinde özetlenebilir. Dürüst ve sade bir hayat sürmeÄŸi prensip edinen, Caynistler içki içmezler.
Caynizme inananlar, ancak kendi dinlerine uyanları ölümsüzlüÄŸüne inanırlar. Onlara göre evren ebedidir, yaratılmamıştır. Cennet ve cehennem vardır. Ayinleri rahip ve rahibeler idare eder. GösteriÅŸli mabetleri vardır. Kutsal kitapları “Agamalar” dır.
​
4.SİHİZM
Hindistan'da ortaya çıkan dinsel akımlar arasında kuÅŸkusuz Sih dininin de önemli bir yeri vardır. Bu din, diÄŸer birçok inanç sistemine kıyasla oldukça yeni sayılabilecek tarihsel süreci ve senkretik yapısıyla dikkat çeker.
Terim anlamı itibarıyla "güçlü bir talib/öÄŸrenci" anlamına gelen Sih (Sikh), 15.-16. yüzyıllarda yaÅŸayan Nanak'ın öÄŸretileri doÄŸrultusun da geliÅŸen dinsel geleneÄŸe inanan kiÅŸiyi ifade etmektedir. Nanak'ın yaÅŸamı ve Sih dininin temel karakteristikleri göz önüne alındığında bu dinsel geleneÄŸin tıpkı Budizm ve Caynizm örneklerinde olduÄŸu gibi Hinduizme yönelik reformist bir hareket görünümünde olduÄŸu söylenebilir. Sih dini, bir taraftan Hinduizmin kast sistemine, tanrı düÅŸüncesine, rahiplik anlayışına ve benzeri çeÅŸitli özelliklerine karşı duruÅŸuyla dikkat çekerken, diÄŸer taraftan bu dinin karma ve reenkarnasyon/tenasüh öÄŸretisi gibi Hinduizmin çeÅŸitli özelliklerini adapte etmiÅŸ olduÄŸu görülür. Nanak'ın aslen bir Hindu olması da bunu açıklamaktadır.
1469'da Pakistan sınırları içerisinde Lahor yakınlarındaki Talvan di'de doÄŸan ve 1538'de ölen Nanak, Hindu bir ailenin çocuÄŸuydu. ÇoÄŸunluÄŸu Hindulardan oluÅŸan Hindistan'da güçlü bir İslami etkinin oldu ÄŸu bir zaman diliminde yaÅŸadı. Dolayısıyla hem Hindu hem de İslami gelenekten -özellikle de tasavvuf anlayışından- oldukça etkilendi ve Hinduizmle İslam'ın bazı inançlarının sentezinden senkretik bir dinsel anlayış geliÅŸtirdi. Nanak'ın kuzeyden güneye ve doÄŸudan batıya birçok seyahat yaptığı, hatta bir defasında Mekke'ye gittiÄŸi de ileri sürülür.
















Gezip gör düÄŸü yerlerdeki dinsel ÅŸiddet ve çatışmalardan oldukça rahatsız olduÄŸu ve insanlar arasındaki barış ve kardeÅŸliÄŸi ön plana çıkardığı anlatılır.
Nanak'ın yaÅŸamı ve düÅŸünceleri üzerinde baÅŸka birçok kiÅŸi gibi 15-16. yüzyıl düÅŸünürü Kabir'in (1440-1518) de büyük etkisi olmuÅŸtur. Nanak'ın Kabir ile görüÅŸmüÅŸ olduÄŸu ve onun Hinduizmle İslam arasındaki senteze dayalı düÅŸüncelerinden etkilendiÄŸi söylenir. Müslüman olmasına raÄŸmen Hindu geleneÄŸinden de etkilenmiÅŸ olan Kabir, ÅŸiir ve yazılarında kast ve sünnet geleneÄŸini, putatapıcılığı eleÅŸtirmiÅŸ; yeniden doÄŸuÅŸ öÄŸretisini savunmuÅŸtur. Nanak kadar doÄŸrudan olmasa bile Kabir'in Sih geleneÄŸinin oluÅŸumu üzerinde önemli bir etkisinin olduÄŸu kesindir.
Akbar döneminde yürütülen dinsel özgürlük ortamı, Sih geleneÄŸinin yaygınlaÅŸması için önemli bir fırsat oluÅŸturmuÅŸtur. Din-i ilahi adı altında senkretik yapıda evrensel bir dinsel gelenek oluÅŸturmaya çalışan Akbar'ın çabaları fazla baÅŸarılı olamamış, kendinden sonraki yöneticiler İslam öÄŸretilerine yeniden vurg Sihler kendi inançlarına özgü, sarık biçiminde bir baÅŸlık takarlar. Alkollü içki içmez, sigara kullanmazlar. Hinduizmde olduÄŸu gibi öldükten sonra insan ruhunun yaÅŸadığına ve ruh göçüne inanır, ineÄŸi kutsal sayarlar.
Hindistan’ın Pencap eyaleti Sihlerin yoÄŸun olarak yaÅŸadığı bir yerdir. Onların en çok önem verdikleri ibadethane ise Amritsar’da bulunan Altın Mabet’tir. Burası aynı zamanda dinî faaliyetlerin yürütüldüÄŸü bir merkez konumundadır.